TIK TIK...

TIK TIK...

30.08.2010

karanlık..





Rıfat Ilgaz' ın sözü ; "firavunlar piramitlerin içindeki tabletleri kırdılar. İkinci dünya savaşında hitlerin ordusu bütün kütüphaneleri paramparça ettiler. Ama dünya insanlık tarihinde hiçbir zaman düşünürler, yazarlar, aydınlar bir binaya toplanıp üzerlerine benzin dökülmedi...Bu bizim ayıbımız."


Bu cümleleri gazetede okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu, Bu yaşanılan olayları biliyordum ayrı ayrı ama,, bu şekilde bağdaştırıldığında, Sivasta yaşanılan olayın ne kadar da acı olduğu ortaya çıkıyor.

24.08.2010

iç huzuru yerinde...

Muhteşem üç kelime...çok şey anlatıyor,manalı, umutlu, iştahlı, huzurlu. En kısa zamanda kitabını alıp okumak istiyorum, filmi gösterime girmeden..Heyecanla sinemada Julia Roberts ve Javier Bardem in aşkınada tanıklık etmek istiyorum.."Ye Dua Et, Sev yaşamanın ve dünyayı tanımanın birden fazla yolu olduğunu gösteriyor" Bu filmin özetindeki cümlede herşeyi anlatıyor zaten :)

40 yıldır bir ablam var, dünyalar iyisidir. Nuran ablamın doğum günüsüydü (25 Ağustos) Bir kova dolusu dert, yorgunluk, aile sorumlulukları, iyice boğmuş onu, yaşgününü doya doya yaşıyamamış :( O çok uzaklarda, antalyada..Yakında olsa ona 40 yılın acısını çıkartıcak kallavi bir doğum günü kesin yapardım. Kardeşlerimden birinin yaş sınırının 40 a dayanması beni tedirgin etmeye başladı..zamanın nasılda bu kadar çabuk geçtiğini anlıyamadım. Daha az görüşmemiz beni hep tedirgin etmiştir. evet 5 kardeşiz ama 10 yıldır hepimiz bir araya gelemedik. Hep birimiz eksik oluyor. " Benim hala umudum var.." :))

Derkennn bugün de diğer şirine ablamın doğum günüsü olmazmı :)) o da 35..Hatice ablam, Polyanna diyoruz bi ona, bu aralar çok mutlu, umutlu..Allah bozmasın, üzerinde 3 ve 5 mumlarının olduğu bi pastayla kapısına dayandık.Şaşırdı, sevindi ve 35' i görünce yıkıldı :))

İyi ki doğurmuş bu iki ablamıda annem,, Nice mutlu yılları olsun..




15.08.2010

yaz..yazz...

Herkese güzel bir merhaba :)
Artık ayıp oluyo dimi bu kadar süre yazmamak..blog yazarlarının yapmaması gereken ve ayıp kaçan bi durum sanırım,,ama bennn :( uzun süre oldu evet..nehircce çok kızdı bana, üzerimde fırçasının çok emeği var..her gün mütemadiyen neden yazmadığımla ilgili çeşitli işgenceler yaptı :) Sanırım çok yoğun bir yaşam seçiyorum kendime, yapmak istediklerim, ailem, arkadaşlarım, bazen plansız yürütmek bi tarafı evet aksatıyo..Çok seviyorum yazmayı, ama olmadı işte..Bir sürü güzel yer gezdim kısa kısa.. hatta profesyonel olmasada resim çektim..her çektiğimde evet bu tam blog için oldu diye,,bi heves :)Sandallı foto çengelköydeki Çınaraltında çekildi tarafımdan..


Şile otoban üzerindeki nefisss gözlemecinin iç dekorasyonu, çok sıcak geldi gözüme,,birde kaşarlı patatesli gözlemesi, köpüklü ayranla bütünleşmiş,,ağzımda eridi..(Oruçtan önceydi tabi,afedersiniz :))

Yine dönüşe ait bir güneş batışının o güzel an'ı . Bu fotolar neden ters işliyo diye sorarsanız, bloğa yüklerken ki marifetimdendir :)

Evet..burasıda Göksu nehrinin Ağva deniziyle birleştiği yer..Kuytu köşeden yeşillerle bezenerek uzanan nehirin görüntüsü o kadar güzeldiki..

İşte Ağva... photo by resh :)Alkışlarınızı duyar gibiyim..Böyle geçti, umarım beğendiniz. Daha çok yazıcam, ama şu hiperaktif çocuklar gibi, sürekli gezme koşma dolaşma görüşme konuşma gülme aktivitelerime blogla daha fazla ilgilenmeyide eklersem..Tadımdan yenmiycek ;) öpüyorum hepinizi